top of page

Kedi ve Köpeklerin Kanser Tedavisinde Beslenmenin Önemi


Evcil hayvanlarda kanser maalesef çok yaygın karşılaştığımız bir problemdir. Beslenmenin kanser hastaları için önemi ve tedavinin bir parçası olduğu tartışılmaz gerçektir.

Tümörlerin cerrahi olarak alınması, kemoterapi ve radyasyon tedavisi dahil olmak üzere standart tedavilerle yol alınsa da her zaman tedavi edilemeyebilirler. Bu nedenle teşhis sonrası hastalığın bütünsel bir şekilde tedavisinin desteklenmesiyle hastanın mümkün olan en uzun ve en iyi yaşam kalitesini sağlamak amaçlanır.


Kanser, küçük hayvan pratiğinde en çok uğraştığımız konulardan biridir. Nedenleri karmaşık olduğu gibi, tedavi seçenekleri de oldukça fazla olunca internete giren bir hasta sahibinin diğer hastalıklarda olduğu gibi burada da aklı oldukça karışmaktadır. Bu konuda mutlaka uzman veteriner hekimlere danışılmalı; tedavi ve diyet seçimleri gibi kararlar her birey için özel olarak ortaya konmalıdır.


Neden diyet önemlidir?


Anti-kanser diyet yönetiminde amacımız genel sağlığı, kiloyu ve beslenmenin devamını sağlamaktır. Bu da standart kanser tedavilerine önemli ölçüde yardımcı olacaktır. Ayrıca bunların tümü mümkün olan en iyi yaşam kalitesini sağlayacaktır.


Kanser tedavisinde ve önlenmesinde diyetin önemi uzun zamandır bilinmektedir. Bazı uygulayıcılar tek başına diyet değişikliğinin bile kanseri tedavi edebileceğini iddia etmektedirler. Özellikle kanserde toksinlerin ortadan kaldırılmasına odaklanarak bağışıklık sistemi ve karaciğeri desteklemek; ayrıca potansiyel eksik temel besinleri sağlamak önemli noktalardır.


İnsanlarda kanser tedavisi için savunulan diyetlerin birçoğu vejetaryen odaklıdır ama kedi köpek gibi zorunlu etoburlar için bu geçerli olmayabilir.


İnsanlar, kediler ve köpekler için kanserde beslenme ile ilgili çalışmalardaki kanıtlar, basit şekerler ve karmaşık karbonhidratların en aza indirilmesi; ana enerji kaynağı olarak protein ve doymamış yağlar lehine bir durumu destekler niteliktedir. Bu çıkarım kanser hücrelerine karşı hastanın metabolik gereksinimleri üzerine yapılan çalışmalara dayanmaktadır. Kanser hücreleri konağını yok etmek pahasına enerji için L-arjinin gibi bazı aminoasitleri ve proteinleri kullanmaktadır. Yağlar, protein ve karbonhidratlara göre gram başına daha fazla kalori sağladığından sadece küçük miktarlarda yemek yiyebilen pek çok hasta hayvan için bir avantajdır. Ayrıca çoğu hayvan yağları daha lezzetli bulmaktadır.


Yine çok sayıda çalışma, yüksek yağlı, düşük karbonhidratlı bir diyetin kanserde daha yüksek gerileme olasılığına (kemoterapi ile verildiğinde) ve daha uzun hayatta kalma süresine katkıda bulunduğunu göstermiştir.


Kanser ilerledikçe, normal hasta metabolizmasında değişiklikler meydana gelir; genellikle bu değişiklikler tedavi ve yeterli beslenme desteği olmadan geri alınamaz. Diyet, sadece küçük miktarlarda gıdayı yutabilen veya kusan ya da tamamen yemez durumda olan kanser hastalarında son derece zor olabilir. Kaşektik-çok zayıf hastalar, tümöre enerji kaynağı sağlasalar bile yağ şeklinde yüksek enerjiye ihtiyaç duyarlar ve karbonhidratların bu aşamada yeniden devreye sokulması gerekebilir. Karbonhidratlar kanser hastasında net bir enerji kaybına neden olur, ancak kanser hücreleri tarafından kolayca kullanılır. Bu durumda iştah açıcı ya da hastanın en sevdiği yiyeceklerle besleme yapmak çok önemlidir. Çünkü anoreksiya ve kilo kaybı hastanın ölümünü hızlandıracaktır.


İdeal olarak, hayvanların işlenmiş ticari diyetlerden ziyade çiğ işlenmemiş gıda diyetlerine geçmesi tercih edilir. Ancak hasta sahibi her gün yüksek kaliteli gıdalar kullanarak diyet hazırlarken zaman harcamayı göze almalı ve bunun için istekli olmalıdır. Bazı firmalar günümüzde kedi ve köpekler için iyi formüle edilmiş çiğ diyetler üretmektedirler. Buzdolabının alt rafında kalmış eski sebzeler, biraz karbonhidrat ve ucuz yağlı etlerle hazırlanan diyetler hayvanlar için sağlıksızdır.


Tüm yaşamları boyunca hazır mamaları yemiş ve şimdi kanser hastası olan bir kedi ya da köpekte yeni diyete geçişin çok dikkatli ve yavaş yapılması gerekir. Buna rağmen çoğunlukla bu zor ve hatta mümkün olmayabilir. Bu durumdaki hayvanlarda diyet içerisinde kemik kullanmamak da iyi olabilir. Kaşektik hastaların çiğ gıda diyetlerini sindirmeleri zordur. Bu aşamada, yüksek enerjili besinleri soğuk değil, sıcak vermek ya da daha iyisi pişirerek hazırlamak gereklidir.


Bilimsel kanıtlar kanserin asit ortamında daha hızlı ilerlediğini gösteriyor. Asit yükünün azaltılmasında karbonhidratlar, tahıllar ve şekerlerin ortadan kaldırılması yardımcı olur. Burada detoksifikasyonun yanı sıra, aktif iyonize minerallerin iyileşme için gerekli olduğu ileri sürülmektedir. Özellikle yıllardır hazır mamalarla beslenen hayvanlarda sindirim enzimlerinin eklenmesi de yararlı olabilmektedir.


Kanser için gıda takviyeleri


Birçok gıda takviyesi, Omega-3 yağ asitleri ve L-arjinin temel kanser beslenme tedavisine ek olarak kullanılır. Çoğunlukla doğrudan insan kanser tedavisindeki olumlu sonuçlar baz alındığı için, gıda destek ürünlerinin kedi ve köpeklerde kanser tedavisindeki doz oranları, toksisiteleri ve kontrendikasyonları hakkında daha az çalışma bulunmaktadır. Özellikle bu durum, kemoterapi ve radyoterapi geçiren hayvanlarda bazı takviyelerin tedavilerin etkisini ve toksisitesini değiştirebileceği endişesini yaratmaktadır. Bazı takviyeler bağışıklık modülatörleri olduğundan tümör hücre hatlarının çoğalmasını artırabilmektedir. Bu nedenle lenfo-proliferatif tümörler için bunların kullanılması iyi değildir. Ama kedi ve köpeklerde kanserin bazı metabolik değişikliklerini azaltmak veya ortadan kaldırmak için özellikle balık yağı takviyeleri (yüksek omega3 yağ asitleri) kullanmanın faydalı olduğu bilinmektedir.


Köpek ve kedilerde antioksidan takviyesinin potansiyel kanser karşıtı etkisi hakkında az şey bilinmektedir. Ancak, farelerde malign lenfoma ve diğer neoplastik lezyonların gelişimi üzerinde diyette antioksidan takviyesinin yararlı etkileri bilimsel olarak gösterilmiştir. Antioksidanlar hakkında verilecek ana mesaj, daha çok kanserin önlenmesinde etkili olduğudur. Genellikle aktif kanser tedavisinde, özellikle pro-oksidan hücre ölümüne dayanan tedavi gören hastalarda kullanılması sakıncalıdır.



Coriolus versicolor, Cordyceps sinensis, Ganoderma lucidum, Grifola frondosa gibi mantarların güçlü bağışıklık modülasyonu ve antikanser özellikleri olan farklı sınıflarda biyolojik aktif bileşikleri içerdiği bilinmektedir. Mantarların kimyasal bileşimi çok karmaşıktır. İçerdiği çeşitli biyoaktif bileşenler arasında, polissakkoropeptidler (PSP) ve proteine bağlı polisakkaritler (PSK) en güçlü biyolojik aktiviteye sahip olanlardır. PSP ve PSK lösemi, lenfoma, hepatoma, meme, akciğer ve prostat tümör hücrelerinin çoğalmasını baskılayabilir ve metastazını da önleyebilir. PSP hem humoral hem de hücre aracılı bağışıklık yanıtlarını uyararak tümörün yok edilmesine katkıda bulunur. Ayrıca PSP ve PSK interferon ve interlökin sentezini artırır. Yine T-hücresi çoğalmasını arttırdığı bildirilmiştir. Makrofaj kaynaklı nitrik oksit üretimini ve sitotoksik ilaçların neden olduğu immun baskılamanın düzeltilmesine yardımcı olurlar. Ancak özellikle lenf kaynaklı kanser mevcut olduğunda veya kemoterapi gören hastalarda bilinçli seçilmesi ve kullanılması gerekir.



Kurkumin, zerdeçal (Curcuma longa) özüdür ve birçok kanser tipinde son derece yararlı bir destek olabilir. Kanserle ilgili olarak aşağıdaki etkilere sahip olduğu gösterilmiştir:


Kanser hücrelerinde anti-proliferatif (çoğalım önleyici) etkileri

Apoptosisin (normal hücre ölümü) tamamlanmasını sağlar

Anti-anjiojenik (yeni damarların oluşma karşıtı) faktörler

Tümör büyümesini ve metastazları engeller

Matriks metalloproteinaz aktivitesinin kontrol altına alınmasına yardımcı

Yangı giderici

Yüksek dozda pro-oksidan

Genellikle kurkumin iyi tolere edilir, hafif kan inceltici özelliği bilindiği için kanama meyilli tümörler veya hemen ameliyat sonrası durumlarda verilmemelidir. Kurkumin kemoterapi ajanlarının hücre toksisitesini artırabilir ve kemoterapinin olumsuz yan etkilerini azaltabilir.


Sonuç olarak


Her kanser vakasını, hayvanın besin gereksinimlerini belirlemek için ayrı ayrı değerlendirmemiz gerekir. Gıda takviyelerini yapılan tedavilere göre seçmek ve nasıl çalıştıklarını bilmiyorsanız vermemek daha güvenlidir. Diyeti düzenleyin, hastaya uygun bir diyetle başlayın ve başka bir şey yapmayın. Panikleyerek hasta sahiplerinin kendi kendilerine tedavi desteği ya da diyet denemeleri hastaya kanserden daha fazla zarar verebilir.


Kedi ve köpeklerde kanseri beslenme ile tedavi etme ya da standart tedavileri destekleme konusunda çok umut verici araştırmalara rağmen, henüz geleneksel veteriner kanser tedavisinin temel taşı değildir. Onkologlar da dahil olmak üzere çoğu Veteriner Hekim, diyetin hastalığı hafifletmede önemli bir rol oynayabileceğini kabul etmektedir. Ancak bunun klinik uygulamaya nasıl uygulanacağının standartları henüz tam değildir. Ayrıca pek çok Veteriner Hekim, beslenme dengesizliklerinden ve kanser hastalarının bağışıklık sistemlerini zorlayabilecek E. coli gibi patojenik bakterilerden korktuğu için çiğ et içeren diyetlere karşı durmaktadırlar.


Ancak uzmanların hepsi beslenme ve kanser konusunda aynı yaklaşımı savunmasa da bir konuda hemfikirler: Bunu kendi başınıza denemeyin; mutlaka bir uzmandan destek alın.


2.944 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Commenti


bottom of page